"Ben seni hiç sevmedim !" diye bağırıyordu genç kadın, karşısında iki büklüm olmuş genç adama. Kadın, genç adamı her sözüyle eziyor ve yaralıyordu. Bu vücut dillerine de yansımıştı. Evet kadının, genç adamı sevmediği her halinden belliydi ve işin acı tarafı genç adamın da kadını tam tersi bir şekilde çok sevdiği hal ve hareketlerinden okunuyordu. Savunmasızdı, tahammül sınırı normal bir insanın çok daha ötesindeydi. O öyle ezilip, büzülüp, içi parçalanarak "Evet... Doğru... Haklısın..." kelimelerini her kurduğunda kadın bu güçsüzlüğü emerek daha da güçleniyor ve daha da hırçınlaşıyordu. "Sen nasıl böyle bir insan olabildin? Başlarda o kadar asi ve güçlüydün. Şimdi ne oldu?" diye yüksek bir ses tonu ve sinirli bir ifadeyle sordu genç kadın, genç adam ise sadece "Ben sana gerçekten aşığım. Belki de bu yüzden..." diye cevapladı. Belki de avına artık teslim olmuştu genç adam. Tıpkı boğazında, tüm dişlerini geçirmiş bir aslan tarafından kapılmış bir geyik gibiydi. Ölümü kabullenmişti ve ölmemek için hiçbir dirayet göstermiyordu. Gözleri dolu dolu bir şekilde "İstediğin ne? Ayrılmak mı istiyorsun benden?" diye sordu, ağzından çıkan her harfle sesi titriyor, aşık olduğu kadının gözlerinin içine bakamıyordu. Belki de o dolu gözleriyle ona bakmak istemiyordu. Kafasını yere eğerken, 2 damla göz yaşı ahşap parkeye damladı. O yoğun sessizlikte, göz yaşlarının çıkardığı ses genç adamı iyice hırplarken kadının ağzından sadece tek bir kelime çıktı "Evet..."
"Bu kadar mı yani? Böyle kolay mı?" diye haykırırken genç adam, soracağı mantıksal hiçbir soruya makul bir cevap alamayacağını da içten içe biliyordu. Sadece vicdanını rahatlatmak istiyordu. Belki %1 bile olsa bir şansı vardı ve onu kullanarak imkansızı gerçekleştirmek istiyordu. Hem de hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını bilerek. Genç kadının suratında aptalca ve ukala bir gülücük belirdi. "Ben seni hiç sevmediğimi söyledim, unutmuş olmalısın..." dedi sağ elini uzatarak genç adamın çenesini tuttu ve kafasını kaldırttı. Gözlerinin içine bakarak "Tekrar duyman gerekiyor, hatırlaman için. Ben seni hiçbir zaman sevmedim, sadece bana kendimi iyi hissetiriyordun. Sevmiş gibi yaptım ancak artık sıkıldım, yeter mi? Duymak istediğin bu muydu?" diye, bir kağıt kesiği acısında sözlerini bitirdi. Genç adamın nadir aralıkla damlayan göz yaşları bardaktan boşanırcasına yağan yağmurlar gibi yerlere damlıyor, söyleyecek tek bir şey bulamıyor, kırılan gururunu, beyhude geçirdiği günlerini, kandırılmanın verdiği nefreti, aşık olduğu kadın tarafından kalbi eline verilerek yollanmaya çalışılmanın getirdiği acıyı o an tüm hücrelerinde hissediyordu. Her şey birkaç saniyede olmuştu. Yanlış zamanda, yanlış kişinin karşısına çıkmıştı. Bunun farkına varıyor ancak "Ne yaptıysam çok sinirlenmiş olmalı?" diye düşünürken "Ben bir şey yapmadım ama?" diye kendi kendine konuşuyordu. "Olsun belki farkında olmadığım bir şey yapmışımdır, hatamı anlarım ve özür dilerim hem o da biraz sakinleşir. Barışırız." diye içten içe yine gereksiz bir umut yeşertiyordu. Ağlarken genç kadına sarıldı. Fakat kadın tepkisizdi. İlk başta elleri kalkar gibi oldu ama kafasını bir sağa, bir de sola salladı ve havadaki ellerini indirdi. Daha sonra genç adamı hafifçe çekti. O sırada genç adam "Hiç mi barışma ihtimalimiz yok?" diye sordu. Kadın artık işi iğrenç bir noktaya getirerek, kahkaha atarak gülmeye başlamıştı. Bu yapmacık bir kahkaha değildi. Gerçekti. Genç adam bunu anlamayabilirdi ama kadın vücudunun verdiği gülme dürtüsünü kullanarak şuh kahkahalar atıyordu. Zira sorduğu soru, onun hissettiklerine göre komikti. Kendini de açıkladığını zannediyordu ancak genç adam anlamıyordu. Çünkü bir insanın neden yalan söylediği ve hele hele böyle bir konuda niçin yalan söylediğine bir anlam veremiyordu. Bu yüzden söylediklerini de anlamak istemiyordu. Yani genç kadın, genç adamı anlatmıyordu fakat genç adam bu cümleleri kurabilecek psikolojide değildi. Genç kadın gülmesini bitirip "Gerçekten düşündüğümden de gerizekalıymışsın..." diyerek oturdukları bankı bırakarak gitti. Arkasına hiç bakmadı...
Bu genç Hayrullah'ın ilk acısı değildi, son da olmayacaktı. Bunun bilincinde yaşayacak ancak önüne çıkan ilk fırsatta yine ne kadar olaylara hakim, tecrübeli, mantıklı biri gibi gözükse de duygularıyla hareket ederek tekrar bir hayal kırıklığı yaşayacaktı. Bunu da biliyordu ve bunu bilmek de tek O'na mahsus bir şey değildi. Birçok insan öyledir, tabi gerçek hisleri olan dürüst insanlar böyle erdemli olabilir. Çünkü insanları geçmişlerine göre yargılayarak onlarla bir gelecek çizmeye çalışmak, duygusal bir ırkçılık olurdu. Bunu yapanlar çokça var fakat yapmayanlara denk gelmek zordu. Hayrullah da hep öyle, kendisi gibi birini aradı. Hep buldu sandı ancak hep sonu hüsranla noktalandı. O an sadece ağlamak istiyordu, ağlıyordu. Hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Yaklaşık 24 saat önce dünyanın en mutlu adamı olarak hissederken, 24 saat sonra dünyanın en mutsuz adamıydı. Zaman, mutluluğun ne kötü düşmanıydı. Bunu tekrar anlıyordu. Artık yorulmuştu, takati yoktu daha fazla acıya. Genç yaşına rağmen çok fazla acı yaşamış, hayatının çoğu zamanı birileri tarafından çalınmıştı. Birden uzaklaştı. Hızlıca bir yere yol aldı. Tekel bayiisine girdi, arkasını döndü dolaptan 1-2 şişe bira aldı. O an gözlerinin ıslak olduğunu fark etti, montunun koluyla sildi göz yaşlarını acele bir şekilde. 2-3 bira daha aldı. Tezgaha koydu. 6 tane bira, bir siyah poşedin içinde geldiği noktaya tekrar hızlı bir şekilde yürüyordu. Çıkar çıkmaz da bir sigara yakmıştı. Sigarayı öyle bir çekiyordu ki, aynı şekilde 2 kere daha çekse sigara izmarite gelecekti. Gözünden süzülen yaşlar sigaranın çarşafına damlıyor, her damladığında sigara daha bir ciğerini yakıyordu. O sigaradan her çektiği nefes, ciğerine vurulan bir kızgın demirin acısı gibi geçiyordu gırtlağından. İnsanların bakışlarına da aldırmıyordu. 20 dakika önce sevgilisiyle oturduğu banka tekrar geldi. Bu sefer banka oturmadı, 2 metre karşısındaki çime gömüldü. Götünü tüm parka gömmüştü artık. Etraftan geçen insanlar, birbirleriyle öpüşen çiftler, parkta oynayan çocuklar, onları bekleyen anneleri, köpek gezdiren liseli gençler, telefondan arabesk müzik açıp bira içen bezginler, herkes ama herkes o an Hayrullah için yoktular. Gözlerinde gerçek olmayan bir şeyin hayali vardı. Karşısındaki banka bakarak hayal ediyor, 20 dakika önce olan olayları hiç yaşanmamış gibi görüyordu. Sevgilisinin saçlarıyla oynayıp, boynuna bir öpücük konduruyordu. Sevgilisi de ona sarılıp "İyi ki varsın, seni çok seviyorum." diyordu. İnsanı yaşatan hayalleriydi. Umutlarını hayalleriyle perçinlerdi insan, O da öyleydi. Ancak yaşanmış şeyler yaşanmamış sayılamazdı. İçtiği her bir bira yudumu, kurduğu hayalini güçlendirecek bir etki yapsa da kafasında "Seni hiç sevmedim..." sesleri de kesilmiyordu. 4. biraya gelmişti, gerçeklerin farkındaydı. Sigaranın birini söndürüyor, diğerini yakıyordu. Her şeye hazırlamış, her şeye alıştırmıştı kendine. "Hiç sevmedi, hiç düşünmedi, hiç istemedi beni. Terk etti gitti. Ne hissettiğim umurunda bile olmadı..." diyordu, kendi kendine kısık bir sesle. O esnada boş depozitolu bira şişelerini toplayan yaşlı bir adam belirdi yanında. "Boş mu şişeler yeğenim?" diye sordu adam. Hayrullah da "Boş dayı boş." dedi. O an biriyle o kadar çok konuşmak istiyor, birine o kadar fazla dert anlatmak istiyordu ki genç Hayrullah. Bir an "Acaba?" diye düşündü. Sonra vazgeçti. Çünkü o adam etrafta dolaşıp boş şişe aramak zorundaydı, onu alıkoyması diğer boş şişe toplayanların işine gelecekti. İnce düşünüyordu, çok iyi niyetliydi ve o an tekrar anladı. "Ben hep iyi niyetimden kaybediyorum." yılların klişe cümlesini kurmasının verdiği utançla birasından sağlam bir yudum alarak, bitirdi. Şişeyi yere vurdu ve yenisini açtı. Yenisinden az bir yudum aldı, bir sigara yaktı. Götünü döndüğü parktan, kaldırıp son iki birasını da alarak banka oturdu. "Yaşanacak çok daha güzel günler vardı. Bu kadar kolay gitmesi belki de iyi oldu, eğer o iyi günleri yaşasaydık önümde daha kötü günler olacaktı..." diye düşündü. Haklıydı da, unutması belki çok bir zamanını almayacaktı. O'nun korktuğu başka bir şeydi. Bir daha kimseyi sevememek. Durduk yere çekilen bir aşk acısının nihai bir sonucuydu bu. Kimseye karşı uzun süre bir şey hissedemeden yaşamak. Yalancı biri olmak, sadece ihtiyaçlarını giderebilmek için hayatına giren kadınlara yalan söylemek. Başına bunun tekrar gelmesini istemiyordu. Yaşamıştı, tekrar olmamalıydı. Yaşı geçiyordu artık, bu saatten sonra iyi bir ilişkisi olmazsa artık genç olamayacak ve gençliğinde güzel bir aşk yaşadığı, bu aşkı evlilikle noktalayacağı bir sevgilisi olmayacaktı. Aslında bu bile ütopyaydı. Günümüz Türkiyesi ve dünyasında imkansızı aramaktı. Ama inanmıştı, tabi bu pat diye o gün olamazdı. Acısını gömmesi de zaman alacaktı...
Biralarını bitirip evin yolunu tuttu. Yolda tekrar birkaç bira aldı, eve geldi. Youtube'dan arabesk şarkılar açtı. Arka planda beyaz bir yere konmuş, kan damlayan gül ve ağlayan bir kız resimlerinin sürekli değişerek yapıldığı amatör şarkılar geliyordu sürekli karşısına. Bir harfi büyük, diğer harfi küçük "CeNgİZ KuRtOğLU SüPeR DaMaR şArKı KeSin DinLE 2o13 ;)) @R@߀SK QRAL1 Ç1lq1N URF@L1" şeklinde yazan şarkılarda bile pür dikkat şarkıyı dinliyor, naif ve kibar 80'li yılların Taverna şarkılarıyla içtikte içiyordu. Gözlerinden akan yaşlar, artık kesilmişti. Ağlayamıyordu bile. O kadar çok sigara içmişti ki, sürekli öksürüyordu. Artık uyumalıydı ama hıncından uyuyamıyordu bile. "Neden? Niye? Nasıl?" diye diye kendini yiyordu. Ancak şu gerçeği göz ardı ediyordu. Aslında birçok insan birbirini gerçekten sevmiyor, sadece sevdiğini sanıyordu. Kadın erkeğin, erkek de kadının ihtiyaçlarını bir şekilde yerine getirdikleri için mutluydular ve bu bir mantık birlikteliğiydi hep. Dışarıya seviyor imajı verilse de hakikat bundan öte bir şey değildi. Sadece bu gerçeği kendilerine yedirecek kadar gururlu değillerdi, hepsi bu. Bir de uzun süren bazı şeylerin sonunda unutamama durumu vardır ki, bu da çoğu zaman yılların getirdiği alışkanlıktır. Sigarayı doktorunun artık "bırakman gerek yoksa öleceksin" tavsiyesine uyduğu için bırakan 60-70 yaşında adamların, sigara içmeseler bile ağızlarına yakmadıkları sigara götürmesi gibi bir şeydi. Sebep bu, alışkanlık. Dudak tiryakisiydi, el ve dudak alışmıştı. Bunu yapmalıydı ki sigara içmese bile rutin hayatını kayıpsız yaşayabilsin. Evet, rutin hayatını. Kadın ile erkek yıllar sonra ayrıldıklarında da rutin olarak yaptıklarını hatırlayıp gereksiz yere birbirlerini özleyebilirler fakat bu sevgi değildir. Bu askere gidip 15 ay geldikten sonra "Anamın yemeklerini çok özledim" diyen adamın samimiyetiyle kurulmuş bir cümle değildir. Zira o asker, hem annesinin yemeklerini sever hem de özlemiştir. Gerçek buydu, insanlar kabullenemiyordu. O gece Hayrullah, hiç uyumadan tavanı seyrediyordu. Alttan bir arabesk playlisti yapmıştı, ağrıdan da o çalıyordu. Belki bugüne kadar kurduğu hiçbir hayali gerçekleştirememişti ama bir tanesini gerçekleştiremeden de ölmek istemiyordu. Nasıl ki Sean Bean oynadığı her filmin sonundaölür, Hayrullah da yaşadığı her aşkın sonunda ölüyordu. Asla muvaffak olamıyor amaçlarına ulaşamıyordu.
Yarrak gibi bir hayat yaşıyor, her gün içiyor, gittikçe kendi yarattığı boşluğunda boğuluyordu. Kendi kendine konuşmayı iyice abartmıştı. Kendine "Bir insan geçmişte yaptıklarından ötürü gelecekte de aynı şeyleri yapacak diye suçlanmamalıdır." dedi, sonra sustu. 30 saniye sonra tekrar ekledi "Ama geçmişte yaptıkları da unutulup gelecekte de yapmayacağından da emin olunmamalıdır..." diye bitirdi. Haklıydı ama kendine haklıydı. Akıl sağlığı yerinden gideli hayli zaman geçmişti, çok biliyordu. Lakin bir sikim de bilmiyordu. Zira bir şeyler biliyor olsa, olası tehlikeleri önceden sezip buna göre planlar yapar, hareketlerini bunlara göre düzenler ve nihayetinde üzülen taraf O olmazdı. Bunu bir türlü kendine kabul ettiremiyordu. Bir gece Avcılar Sahil'de içerken yanına bir kadın geldi "Müsatise oturabilir miyim?" diye sordu. Hayrullah cevap vermedi, elinde birasıyla denize bakıyor bir yandan da sigarasından çekiyordu. Birinin oturup oturması pek de sikinde değildi. Kadın oturdu. "Çok üzgün görünüyorsunuz, bir derdiniz mi var?" diye sordu. Genç Hayrullah cevap vermeyip, telefonundan Cengiz Kurtoğlu - Gece Olunca -full mp3, Kardeşler.forum DDddJJJ KudReT ;))'i açtı. Son ses dinliyor, biraların dibine vuruyordu. Genç kadın, Hayrullah'ın omzuna dokundu. "Neden bu kadar üzgün olduğunuzu öğrenmek isterim?" diye sordu. Hayrullah, kadına bir baktı. Sonra kafasını çevirip, alaycı bir tavırla "Neden tüm kadınlar yalancıdır?" diye sordu. Kadın da "Sizin karşınıza çıkanların hepsi öyle oldu diye bütün kadınların hepsini genelleyip, hepsi için yalancı diyemezsiniz." diye çıkıştı. Hayrullah güldü. Ardından "Buna benzer cümleyi bana en son kuran kadın, bana hayatımdaki en büyük yalanlardan birini söyleyip bir de utanmadan itiraf etmişti. Böyle konuşanlar, benim tarafımdan güvenilir değillerdir." dedi. Kadın cevap veremez gibi olsa da, kem küm ederek "Bu benim de onun gibi olacağım anlamına gelmez." dedi. Hayrullah "Amacın ne senin ablacım? Bana mı yürüyorsun gecenin sikinde bu bedbaht ortamda :s" diye sordu. Kadın gülerek "Uzun süredir size içten içe bir hayranlık besliyorum, çok zeki olmanıza rağmen çok da yakışıklı ve hoş bir beysiniz. Kültürlü ve esprili olmanız da ayrıca sebepleri =)))" diye cevap verdi. Hayrullah da "Peki sizi kabul edeceğimi kim söyledi?" diye sordu genç kadına. "Bilmem kimse söylemedi, ben şansımı denemek istedim." diye cevaplandırdı kadın, düşmüş suratıyla.
Genç Hayrullah, birasından sağlam bir yudum aldı. Derinden de sigarasından çekip havaya püskürttü. Usul usul uzaklaşırken sigara dumanı, Hayrullah kafası havada ayı izlerken kadına "Ben sizin mutlu olabileceğiniz bir erkek değilim mademoiselle. Ruh hastasının, alkoliğin tekiyim. Tek amacım günümü kendimce güzel geçirmek, ailemi bile düşünmem ben. Kaldı ki yabancı bir kadını neden düşüneyim? O'nu neden kendi ailemden biri yapma fikrini bile sorgulayayım?" diye sordu. Genç kadın, Hayrullah'ın elinden birayı bir hışımla çekip aldı. Kafaya dikti. Sonra da bir sigara yaktı. Gözlerinden birkaç damla yaş akarken "Hayata karşı hep böyle küskün bir tavır takınarak nereye kadar yaşayacaksın? Yalnız öldüğünde hiç pişman olmayacak mısın?" diye sordu. Hayrullah bir süre düşündü ve gülüp cevap vermedi. Kadın bundan güç aldı ve "Kendini çok önemsiyor ve çok önemli gibi biri olarka görüyorsun. Kaç yaşına gelmişsin, senden hala bir bok olmamış. Okulunu bile bitirememişsin. Niye kendini bu kadar önemli birisi sanıyorsun? Nereye kadar sürdüreceksin?" dedi Hayrullah'a. Hayrullah kızgın, Hayrullah agresif, Hayrullah derberder bir şekilde "Ben mi kendimi önemsiyorum?" dedi ve kafasını tekrar gökyüzüne çevirip "Bak, Yıldızlar bile bir noktayken burada bizim ne önemimiz var bu Dünya'da?" diye sordu. Kadın cevap veremedi, Hayrullah birasını fondipleyip şişeyi denize fırlattı. Sigarasından da son bir yudum alıp, izmariti yere fırlattı. Kadın, Hayrullah'ın arkasından bakakaldı. "Dur gitme, bir saniye beni dinle..." diyeceğini sansa da Hayrullah, öyle demeyeceğini biliyordu. Ellerini ceplerine attı, kafasına üstündeki polarının kapişonunu geçirdi ve ucu bucağı olmayan sahilde yürümeye başladı. Bu O'nun ilk yalnız yürüyüşü değildi, son da olmayacaktı...
I walk a lonely road
The only one I that have ever known
Don't know where it goes
But it's home to me and I walk alone...
Kol gibi bir blog yazısı olmuş Hayrullahcığım. Ortalığın amına terlikle vurmuşsun resmen.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Nazmi Bey.
YanıtlaSiloha amk :) gerçekten iyi. hemen takibe başladım tam da ben genç werther in acılarını yazmıştım bakmak istersen http://myworldinthebooks.blogspot.com bu arada twitterdaki at yarrağı elinden bin parçaya bölünsün lafı da cuk oturmuş :)
YanıtlaSilMerhaba, Mutsuz ve Doyumsuz Bayanlar Adana ve çevresinde yaşayan, Reel birliktelik düşünen, Gizlilik ve Güven İçerisinde İlişki Arayan Seks'te Sınır Tanımayan ve Ne İstediğini Bilen Doyumsuz Bayanların Mesajını Bekliyorumm
YanıtlaSil0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var
Merhaba, Evli Çiftler Eşi için Büyük ve Kalın Düşünenler.. ( Fotoğraf ispatlı ) Eşinizin Mutluluğuna Engel Olmayın 0545 352 25 52 Özele Açık! Whatsapp Var Skype™: Dost_erkek01 Not:Tek Erkeqim.. Deneyimim var.
Merhaba, Grup seks fante*zisini gerçekleştirme düşüncesinde olan Kararlı Samimi Paylaşıma Açık Gizliliğe Önem Verenler
* Evli Çiftlere 3.TEK ERKEĞİM!
* Kocasının yanında bir başka tene dokunma arzusu olan
* Tost olmayı arzulayan bayanlar
* Karısı gözlerinin önünde başka bir tene dokunurken aldığı hazzı görmek isteyenler beyler
* Sizi tanıyan sizin hassasiyetinizi bilen gizliliğe önem veren deneyimli güvenilir sırdaş samimi dost olarak tanışmak isteyenler
* 0545 352 25 52 Özele Açık ! Skype™: Dost_erkek01 Whatsapp var