Adı Hayrullah'tı, Yaşı 19'du, Bayburt'un Korleyon köyünün yağız delikanlısıydı. Bir ailenin tek çocuğu olmasa da 3. ya da 4. çocuğuydu. Anasıgil onu ilk doğan çocukları kadar sevmese de orta karar bir sevgiyle seviyor, bağırlarına basmasalar da bir şekilde yaşatıyorlardı. Ancak bu orta karar ilgi genç Hayrullah'ı mutlu etmiyor, günden güne ergenliğinin getirdiği gereksiz öfke ile yeni meşgaleler arıyordu. Bayburt'ta hayat oldukça durağan ve monotondu. Artık 4-5 arkadaşıyla caddeden geçen arabaları izleyip, karı kız keserken yedikleri çekirdek ve pet bardak içtikleri 2 litre kola bile tat vermez hale gelmişti. Bir şey yapmalıydı ama ne? Geçen zamanlar içinde Hayrullah ÖSS isimli belaya hazırlanmaya karar verdi. Çok şık ve seksi bir puanla İzmir 9 Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü'nü kazanmıştı. Okuldan oldukça ümitli olan Hayrullah'ın geleceğe dair yüzlerce hatta belki binlerce hayali vardı. Alcohol isimli şeyden tüketecek, belki bir kadın kökenli vatandaş ile tanışıp onunla cinsel seks edecekti. Tüm bunları beklerken, bunları yapabilmenin hayalinin umuduyla mutlu bir şekilde uyuyor ve yeni güne istemsiz bir şekilde gülerek başlıyordu. Daha bir hafta öncesine kadar yaşadığı pesimistlik, bohem tavırlar ve sinirli davranışlar geride kalmış, hayatında yeni bir sayfa açmıştı.
![]() |
Üniversite partileri Amerika ve Avrupa'da oldukça coşkulu ve afrodizyaklı, genelde de kızlı ve erkekli olur. |
1-2 hafta sonra okulda kaydını yaptırmak için babasıyla yollara düştü. Bayburt'tan Erzurum'a ordan da Ankara'ya otobüsle gittiler. En sonunda da Ankara-İzmir otobüsüyle, uzun ve yorucu bir yolculuk sonrası İzmir'e varmışlardı. Hayrullah gururluydu, babasının yanında artık daha dik duruyordu. Nihayet kaydı yapacakları kampüse gelmişlerdi. Uzun koşturmalar sonucunda kaydını gerçekleştirmişlerdi, kalacak yer olarak elbette direkt bir ev tutup kalamazdı. Bu sebepten ötürü babası onu okula yakın bir yurda vermeyi uygun gördü. Aslında Hayrullah'ın hayalinde bu yoktu ama mecburen kaderine boyun eğerek yurda da kayıt oldu. 2 gün sonra babası tekrar dönerken, Hayrullah vakur bir şekilde orada yalnız başına kalmıştı. Artık kendi ayaklarının üzerinde durmasının vakti gelmişti. Yurttaki oda arkadaşlarıyla tanışıp kaynaştı, aralarında 1-2 günden sonra cinsel sohbetler ve "Aga verse sikmez misin?" muhabbetleri dönmeye başlamıştı. Bayburt'un Korleyon köyünde arkadaşlarıyla yaşadığı anıları adeta bir flashback gibi yüzüne çarpan Hayrullah, hemen anlık bir refleksle markete gitti. Ordan 1 TL'lik Tadım Çekirdek, 2 litre kola ve 3 plastik bardak alarak tekrar yurda döndü. Yurt camından dışarıyı keserek, belki bir karı(kadın) görülerek gerçekleştirilen bu sohbete sponsorlar yine aynıydı. Çekirdek, kola ve plastik bardak...
![]() |
Kola, çekirdek ve plastik bardak triosu birçok semt delikanlısının vazgeçilmez tüketim gerecidir. Bunlar olmadan gerçekleştirilen 3-4 saplı bir sohbet asla verimli olmaz. |
Günler günleri kovaladı, genç Hayrullah ve can dostları ; Hıdır ve Muharrem'in artık yurttan açılıp kampüs civarına akma vakti gelmişti. Zira okul açılmaktaydı. Okulun ilk günü farklı bölümlerde olan bu 3 yoldaş, 3 silah arkadaşı, 3 dava insanı ilk derslerini yapmak üzre farklı kampüslere dağıldılar ve ders bitiminde buluşmak için sözleştiler. Hayrullah kampüse adımını ilk atıp, içeri girdiği ilk an tarifsiz bir heyecana kapılmıştı. Sınıfına her yaklaştığı an, heyecanı katlanarak büyüyordu. Nihayet sınıfına girmişti. Sınıf kalabalık ve ufaktı. Biraz sosyal fobi sahibi olduğu için birinin yanına direkt olarak oturmaya çekinmişti. Etrafı bir süzerek insanları inceledi. Ancak her yer doluydu ve birinin yanına oturmak zorundaydı. Arkaya doğru ilerleyince bir boş yer buldu ve hızlı adımlarla oraya oturmak için yöneldi. Tam oturacağı sırada bir başka birinin oturduğunu gördü. Kız hemen ani bir hareketle çantasını da masanın üstüne koydu. O an Hayrullah dona kalmıştı. İçinden kaderine sövüyor, şansızlığına üzülüyordu. Kız da durumu fark edip "E otursana ne dikiliyorsun ayakta boş boş? Hoca gelir şimdi." dedi. Hayrullah şaşırmıştı, heyecanının yerini garip bir his kaplamıştı. "Peki madem..." diyebildi sadece. Ve oturdu kızın yanına. "Ben Amazingogullari. Hayrullah Amazingogullari" dedi genç kıza. Kız da "Ehehehe çok mu Ceymıs Bond izledin sen :)) Ben de Meltem sadece Meltem ekikikiki" diye cevaplandırdı. Bu durum karşısında "Ulan belki karizmatik olur ismimizi bir de böyle söyleyeyim" diye önceden plan yapan Hayro'nun planları tutmamış, güya yapacağı karizma onun var olan tüm karizmasını da adeta sikip atmıştı. Hayrullah kıza tam olarak bakamıyordu bile, etkileneceğinden korkuyordu. Hiçbir cins-i latif ile bu kadar yakınlaşmamıştı ve böyle bir muhabbetin içine girmemişti. "Evet çok severim James Bond'u. Casino Royal candır =))))))))))))" dedi. Kız döndü ve hafif bir tebessüm etti "Güzel filmdir evet, Daniel Craig taş gibi adam." dedi. O esnada Hayrullah bir Daniel Craig'i düşündü, bir de kendini. Rekabet edemezdi. "Evet..." diyebildi sadece. Ara ara kızı kaçamak bakışlarıyla kesiyor, kız da bunun farkında ama bozuntuya vermiyordu. Derken sınıfa bir hoca geldi ve kendini tanıttı. Herkesten de tanıtmasını istedi. Sıra sıra herkes tanıtıyor, her bir kişinin tanıtımı bittiğinde Hayrullah'ın heyecanı git gide artıyordu. Sıra onların sırasına gelmişti. İlk kız kalktı ayağı. "Hocam ben Meltem Uncoğlu. İstanbul Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nden mezunum. 20 yaşındayım" dedi. Hayrullah'ın mağrur yüreği bunları hemen not almıştı elbette. O sırada kalktı ayağı hocasıyla bakışarak. "Ben Hayrullah Amazingogullari. 20 yaşındayım(19 olmasına rağmen kızdan geri kalmamak için 20 diyordu) Bayburt Korleyon Anadolu Lisesi'nden mezunum" dedi. Suratı kızarmış Hayrullah'ı gülücükleriyle kız teselli ediyordu. "Bu sefer adını düzgün söyledin ekikikiki :)))" diyerek güzel bir mizah yapan Meltem, kendisine yan sıralardan sorulan "Aaaa Cağaloğlu'ndan mı mezunsun :)))" sorularına içtenlikle yanıt veriyordu. Zaten bir kadın kökenli vatandaşa İş koymak için "Aaa x yerde mi okudun?" sorusu ilk adımlar için her zaman güzel bir yöntem olmuştur. Bu sorular karşısında Hayrullah sinirlense de bunu pek belli etmiyor ve o da sınıftan birileriyle göz kontağı kurarak, tanışma yolları arıyordu. Mamafih, bu isteğinde muvaffak olamamıştı. O sırada tüm sınıf kendini tanıtmayı bitirmiş, hoca ders içeriği hakkında hafif bir bilgi verip ara vermişti. Hayrullah sinirini ve sıkıntısını atmak maksadıyla arada bir adet sigara yakmak için bahçeye çıktı. Sigarasından vakur bir şekilde ağır bir nefes aldı ve hunharca üfledi. O sırada çimlere uzanıp gitar çalan gençleri izliyor, kızlı erkekli arkadaş gruplarını görerek iç geçiriyordu. Derken yanında Meltem bitti. Elini Hayrullah'ın sağ omzuna vurarak "Vay çilekeş erkek, baca dumanı gibi tütüyorsun" şeklinde, türüne az rastladığımız, kahkaha tufanı olarak adlandırılan efsanevi bir mizah yaptı. Hayrullah cevap vermedi. Meltem gülerek "Yahu ne soğuk adamsın be. Ben senin böyle olduğunu düşünmemiştim" dedi. "Yok yav kafam bir şeylere bozuk, yoksa özümde mizahın tezenesiyim ben." şeklinde cevapladı Hayrullah. Bunun üzerine Meltem "Bugün napıyorsun Hayrullah =))" diye bir soru sordu. Hayrullah mahçup, Hayrullah serkeş, Hayrullah mazbut bir şekilde "Bilmem yurttan arkadaşlarla buluşup çekirdek yeyip, kola içeriz. Gel sen de istersen" cevap verdi. Kız tekrar güldü. "Benim ne işim var ya :))" dedi. Hayrullah da "Doğru ama bir tanısan seversin, 10 numara çocuklar aslında." diyebildi. Kız da "İstersen Kordon'a gidip bira içelim :)))" şeklinde akıllara kurt düşüren, birçok genci dindan imandan eden, aklına kötü şeyler getiren muzip bir soru yöneltti.
Hayrullah bu teklif karşısında dut yemiş bülbüle, am görmüş kör bir dilenciye, seks yapmış İlker'e dönmüştü.(İlker benim bir arkadaş) ne cevap vereceğini bilemedi. Heyecanlandı, sigarayı fazla çekti ve öksürdü. Gözüne duman kaçtı, gözü yaşardı ve heyecanlı bir ses tonuyla "Tamam olur, tamam kaçta? Kaç gibi? Nerde buluşacağız ben pek bilmem, ortada bir yerde buluşalım beraber gidelim öyleyse?" diye cevap verdi. Kız yine güldü, bastı kahkahayı adeta Başbakan ile görüşen U2 solisti Bono gibi. ":))) 7 gibi okulun önünde buluşur ordan beraber gideriz öyleyse." dedi Meltem. Bunun üzerine Hayrullah'ın suratında 2 ön eleme maçı oynayıp Uefa Kupası'na katılmayı garantileyen Türk Futbol Takımı Teknik Direktörü gibi içten bir gülüş oluştu. "Tamamdır, anlaştık !" dedi tok bir ses tonuyla. Sevinçten ikinci derse girmek yerine bahçede koşuyor, zıplayarak iki ayak topuğunu birbirine vuruyordu. Saati nasıl geçireceğini bilemedi, arkadaşları Hıdır ve Muharrem'in okudukları kampüslere gidip olayı anlatmayı uygun gördü. Koşar adımlarla kısa sürede binaya varan Hayrullah, Vatzap isimli proğram vasıtasıyla Hıdır'a "Nrdsiniz lan pçler :PppPP" yazdı. Hıdır da cevap olarak "Hoca bırakmıo yhaa 10 dk snra brkck sn nrdsnki?" yazdı. Hayrullah "Çk önmli hbrlerim war size =)))" diyerek dostlarını heyecanlara gark etti. "Allah allah tmm 10 dk sonra kantinde grşrz" yazdı. Aradan 10 dakika geçti ve 3 kafadar birkaç saat sonra tekrar bir araya geldi. Hayrullah durumu anlattı ve arkadaşlarının gözleri çakmak çakmak oldu. Adeta fal taşı gibi açılmışlardı ve Muharrem o kritik soruyu sordu. "Aga arkadaşı var mı?" işte o sırada Hayrullah kitlendi. Can dostlarını, dava arkadaşlarını, silah kardeşlerini yarı yolda bırakacak olmanın verdiği hüzün ile "Bilmiyorum ama öğreniriz ya kızı toplasan 3-4 saattir tanıyorum." diyerek dosta güven, düşmana korku saçtı. Hemen hep beraber oradan çıkıp yurda gittiler. İzmir'e daha önce gelen ve Manisalı olan Muharrem'den "Kızla gidilmelik mekanlar" hakkında bilgi aldı. Eski tikilerden olan Hıdır'dan "Kızla buluşmada giyilmelik tişört ve pantolon" alan Hayro, yeni aldığı spor ayakkaplarla adeta bir yılana dönüştü. "Yılansın Hayrullahhhh !!" diye Muharrem'in iltifatı ve hemen akabinde Hayrullah'ın saçına fön çekerek stil yapma girişimleri de tamamlanılmış, açık parfümcüden alınan "Kenzo" isimli illet parfüm de sıkılarak kombo tamamlanmıştı. Geriye tek bir şey kalmıştı, o da bu dış görünüşe sahip Hayrullah'ın kendini dışı gibi ifade edebilmesi ve konuşabilmesi. Beklenen saat gelmiş, Hayrullah okul kapısının önünde beklemeye başlamıştı. "Ulan keşke kızın numarasını isteseydik aq. O şaşkınlıkla unuttuk" diye iç geçirirken, o esnada ; Uzun boylu, ince belli, yüzüne bakmağa bile kıyamayacağın, taş gibi hatta taş ne eski Roma dönemi sütunları gibi, Yunan heykelleri gibi, ilik gibi, 90-60-90, tam kıvamında abartısız ve yerinde makyajı, hoş-sade ama oldukça şık elbiseleriyle bir kadın belirdi. Bu kadın, sabah Hayrullah'ın tanıştığı Meltem'den başkası değildi. Hayrullah'ın kalbi dakikada 6859 kere atıyor, akciğerleri götüne kaçmışcasına nefes alıyor, gözleri göz bebeklerinden çıkacakmışcasına bakıyordu. Derken yaklaştı Meltem ve "Tekrar merhaba Hayrullah :)" dedi. Hayrullah da "Mememerhaba" diyebilmekle yetindi. Meltem güldü, Hayrullah çaresiz. Hayrullah bitkin. Yüzüne bile bakamıyor, yere bakıyor. Gözleri, gözlerine değdiği an aklını kaybediyordu. O an sanki O, O değilmiş gibi oluyordu. Meltem vaziyeti anladı ve "Tamam hadi gel böyle beklemiyordun beni, gidelim yolumuz uzun sayılır." dedi. Hayrullah'ın aklından yol boyu ne konuşacağı geçiyordu. Yol boyunca pek bir şey konuşamadı Hayrullah."Ya ben 2-3 bir şey içsem konuşacağım aslında güzel de konuşurum ama..." dedi. Meltem de "Az kaldı zaten geldik 5 dakika sonra başlarsın madem konuşmaya :)" dedi.
![]() |
Temsili Meltem.jpg |
Nihayet varacakları yere vardılar. Hayrullah "Nereye gidelim?" diye sordu. Meltem de "Bilmem dışarda da oturabiliriz. Alırız ne içeceksek, hem kafamız rahat olur." dedi. Lakin tek sorun, dışarda içtikten sonra gelecek olan çişin nereye yapılacağıydı. Zira Hayrullah erkekti ve herhangi bir yere rahatça çövdürebilirdi. "Ya ama tuvalet mevzusu sıkıntı olmasın?" dedi Hayrullah. Meltem de "Yok yahu şurda umumi tuvalet var sorun değil :)" dedi. Gidip Tekel Bayi'nden birkaç adet Tubork isimli beladan aldılar ve oturdular kuytu bir tarafa. Hayrullah açtı şişeyi ve dikti kafaya, normalde o kadar sağlam içemese de heyecanından ötürü bir dikişte yarısına geldi. Kız anlamıştı olayı ama bozmak istemiyordu. Hemen konuya girdi. "Dün gece arkadaşlar bir eğlence düzenlemişti, okula başlangıç için. Davet ettiler kıramadım. Sabaha kadar sürdü, baya da içmiştim. 1-2 saatlik uykuyla geldim okula. Öcü gibiydim resmen, üstüme de ne bulduysam onu giydim aceleden. Doğal yani sabahki kişinin böyle birine dönüşmesine anlam verememen ama sabahın hatasını telafi ettim sanırım :))" dedi. Hayrullah "Ya olur da bu kadarını beklemiyordum gerçekten" diyebildi sadece. Aklından da "Ulan demek ki bol ve geniş şeyler giymişti, ondan böyle galiba." diye geçiriyordu. Sonra tuttu ve "Yahu zaten çok iyi olmuş öyle gelmediğin. Şu anki halinle sabah okula gelseydin ve sabahki oturma olayını yine aynı şekilde yaşasaydık ben koşarak kaçardım ordan." dedi. Kız "Neden?" diye sordu. Hayrullah klişeye kaçmaktan korkuyordu ancak verebilecek başka cevabı da yoktu. "Aşık olurdum, o yüzden." dedi. Kız hafif bir şok ve hafif bir gurur okşanmasının verdiği özgüvenle "Olurdun tabi :)" dedi. Hayrullah biraz bozulsa da çaktırmadı. Bir şey demedi ve biradan bir yudum daha aldı. Üstüne de bir sigara yaktı. Bunun üzerine Meltem dönerek "Sanki şu anda olmuşsun gibi görünüyor ama :))" diyerek Hayrullah'ı tahrik etti. "Yalan yok, bugün okulun orda beklerken seni. İlk gördüğüm anda aklım götüme girdi sandım." dedi özgüven dolu bir ses tonuyla. Teklemeden, ikiletmeden, çat diye bu cümleyi kuran yağız delikanlıya çarpılır gibi oldu Meltem. "Fark ettim biraz :) sen de az değildin. Hep benden konuşuyoruz, sen de bayağı süslenmişsin. Oldukça şık olmuşsun." dedi. Hayrullah inanılmaz şaşırmıştı. 2 dakika önce dalga geçiyormuş gibi "Olurdun tabi :)" diyen kız, şimdi ise ona adeta yol yapıyordu. Hayrullah bekletmedi ve sordu "Sefqilin var mı?" dedi. "2 yıllık bir ilişkim vardı. Geçen Mayıs'ta ayrıldık. Sonra işte sınav, tercih falan derken öyle işte..." diye cevaplandırdı. "Barışmazsınız di mi?" diye sordu Hayrullah, kız güldü. "Hayır :)" diye cevap verdi. "Senin yok mu?" diye sordu, Hayrullah sadece güldü. Kız "Anladım, iyi yokmuş :))" dedi. Bunun üzerine Hayro, 2. birayı açarken telefonuna Hıdır'dan vatzap yoluyla "Npyrsn ln şrfsz svşiormsn yksa :PppPpp" diye bir mesaj göndermişti. Cool ruhaniyetini ve yarattığı seksi mizacını bozmak istemeyen Hayro, bu mesajı yanıtsız bıraktı. Hem de son görülme tarihine mutabık olarak cevap yazmamasından ötürü arkadaşının kalbinin kırılabileceğini bile bile. Ama Kadın > Erkek arkadaş felsefesine sahip olduğundan bunu pek de dert etmedi. Kız o esnada "Hızlı içiyorsun dikkat et çarpmasın :)" dedi. Hayrullah da vakur ve serkeş bir ifadeyle "Ben zaten çarpılmışım çarpılacağım kadar..." dedi. Kız da Hayrullah'ın her cümlesinden sonra O'na daha bir vuruluyor, her baktığında ise daha bir çarpılıyor gibi. Lakin Hayrullah'ın bunu fark edebilecek ne tecrübesi, ne irdelemeye cesareti vardı.
3. biranın ortasında Hayrullah dayanamadı. "Ben sana galiba aşık oldum amına koyim." diye itirafını yaptı. Henüz birinci birasında olan ve olaylara temkinli yaklaşan, Hayrullah'a nazaran daha tecrübeli olan Meltem sadece hafif bir tebessüm etmekle yetindi. Hayrullah da üstelemedi. Bir sigara daha yaktı ve biradan sağlam bir yudum daha aldı. "Çok alışkın değilim bu merete çarptı galiba." dedi. Kız da "Bugün çok çarpıldın alışık olmadığın şeyler tarafından" dedi. Hayrullah bakakaldı "Bira çarptı belki ama beni yalan yanlış da konuşturuyor." dedi. Kız şaşırdı. "'Galiba' dedim ben o cümlede, orda galiba yok. Galiba olmayacak. Geri kalanı doğru." dedi. Meltem gülerek "Bu da biranın yalan yanlış konuşturmasından olmasın?" diye sordu. Hayrullah döndü, kıza biraz baktı. Kızın sağ elini tuttu. Kalbine götürdü. Bir süre orda tuttu ve "Sence?" dedi. Kız bir şey diyemedi, cevapsız bıraktı. "Ben de öyle düşünmüştüm" dedi Hayrullah. 4. birayı açarken Hayrullah, kız "Dur yeter. Yavaş lütfen" dedi. "Yahu bunu da içeyim yok başka. Yeter bu kadar. Hem ne var, hayatım boyunca hiç olmayan cesaretimi verdi bana." dedi. Kız yine susmayı tercih etti. Hayrullah "Hayatımda ilk defa bir kimse için ben böyle şeyler hissederken, sen nasıl oluyor da böyle duygusuz davranıp sanki Şampiyonlar Ligi maçı anlatıyormuşum gibi siklemez davranıyorsun? Yoksa eski sevgilini mi unutamadım? Bana yalan mı söylüyorsun?" diye sordu. Kız sinirlenerek Hayrullah'a baktı. Hayrullah'ın sağ elini tuttu ve o da kalbine götürdü. Hayrullah şaşırmışlık ve mutluluğu verdiği bir yüz ifadesiyle suskun kaldı. Elini indirdi kızın ve elini tuttu, elini öptü. Birbirlerine çok yakındılar. Ve olan oldu. Etraftaki yaşça büyük, 4-5 saptan oluşan goygoycu tayfa "Ulan şu liselilere bak be 2-3 bira içip yiyişip gidiyorlar" diye yorumlar yapıp gülüyorlardı onlara bakarak. Lakin sesleri oraya gelmiyordu. Kim bilir, belki olayın kahramanı Hayrullah olmasa ve o tayfadan biri olsa O da o yorumu yapacaktı. Artık o gün Hayrullah'ın hayatında gerçekten yeni bir sayfa açtığı, her şeye farklı bakmaya başladığı bir gün olarak tarihteki yerini alıyordu. Bütün gece boyunca içtiler, şarkı söylediler, güldüler, çeşitli iyi kötü mizahlar dönderdiler, kahkaha attılar, denize taş attılar, umumiye gitmeyip çaktırmadan işediler, eğlendiler. Özgürdüler, istediklerini yapıyorlardı. Zorlama yoktu, zorundalık yoktu. Harika bir gecenin finalinde yollar ayrılmak zorundaydı, ikisi de öpüştü ve ertesi gün de görüşmek için randevulaştılar. Ha tabi telefon numaralarını almayı da unutmadılar. Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı. Aylar geçti, mevsimler değişti. Vizeler, finaller geçti. Hayatları her gün aynı gibi olsa da her gün daha güzeldi, beraberdiler. Birbirlerini gerçekten seviyor ve değer veriyorlardı. Arada sırada kavga etseler de hemen barışıp, sanki o kavgalar hiç yaşanmamış gibi yapıyorlardı. Taa ki bir gece, bir yerde oturup konuşuna kadar. Hayrullah sevdiği kadının geçmişinde ne olup ne bittiğini de bilmek istiyordu. Keza Meltem de istiyordu mamafih çekinceleri vardı. Zira o Hayrullah'a sorsa, Hayrullah anlatsa. Sıra kendisine geleceki. Biliyordu. Ancak bu sebepten ötürü susuyordu. İşte o gün, o olmaması gereken şey oldu ve Hayrullah sordu. "İllaki geçmişinde birileri olmuştur, sevgililerin. O anlattığın ve sınav öncesi biten uzun ilişkinin dışında hiç kimse olmadı mı?" diye. Bu kritik konu hakkında sussa olmuyordu, susmayıp cevap vermese Hayrullah delirecek ve "Neden susuyorsun cevap versene? Anlatamadığın bir şeyler var belli ki." diye girişecekti. Sadece "Tamam anlatacağım birazdan" diye yanıtladı. Bu cevap Hayrullah'ın oldukça canını sıkmıştı, belli ki süre istemesinin sebebi içip biraz daha güç alıp kafasını uyuşturmasıydı. Kız da bunun farkındaydı zaten. Hayrullah artık geçmişle yüzleşmeye istemeye istemeye de olsa hazırlamıştı kendini. Ancak aklına her şeyi de getirmiyor, getirmek de istemiyordu.
![]() |
Mutlu sonlar sadece filmlerde olur. |
2-3 biradan sonra Meltem anlatmaya başladı. "Ayrıldıktan 1-2 hafta sonra sınav vardı, sınavdan sonra ÖSS sonrası bir parti vardı. Bir kız arkadaşım çok ısrar etti gel kafa dağıtırsın diye. Benim de kafama yattı. Hem bir gönül yarası vardı serde, hem de sınav stresi yoğundu. İkisi de bitti gitti, içer eğleniriz diye düşünüp gittim. Tabi ki beklentilerim bundan başka değildi. Ama ortam o kadar garipti ki dağıttım resmen. Çok fazla içtim, tutamadım kendimi. İşte o gece biriyle tanışmıştım. Bilincim tam olarak yerinde değildi. O'na gitmişiz işte gecenin sonunda..." dedi, Hayrullah bir yutkundu. Birasından sağlam bir yudum çekti ve sordu "Başka oldu mu?" diye. Kız da mağlup bir ifadeyle kafasını yere eğdi "Evet..." dedi. Hayrullah "Kaç kişi?" diye sordu. Kız da "Ne önemi var? Ha bir ha beş. Niye açıp beni üzmek istiyorsun?" diye cevapladı. Hayrullah da "Peki yaşadıklarından ötürü pişman mısın? Zira ortada bir zorlama yok." şeklinde başka bir soru sordu. Kız "Hem pişmanım hem de değilim." dedi. Hayrullah şaşırmış hatta göt olmuş bir ifadeyle dinlemeye devam ediyordu. "O dönem belki de bunların yaşanması gerekiyordu. O yüzden pişman değilim. Şu an pişmanım, olmasaydı keşke de böyle altından kalkamayacağım yüklerim olmasaydı." diye bitirdi. Bu cevap Hayrullah'ı tatmin etmemişti. Sustu, birasını bitirdi. Hesabı istedi, kız hiçbir şey diyemiyordu. Hesap geldi, Hayrullah hesabı ödedi ve hızlıca koştu uzaklaştı ordan. Tıpkı ilk gün okulda yer sırası kavgası yaparken, akşam buluşmadaki gibi gelse koşacağı gibi. Koştu, yürüdü, ardına bakmadı. Gitti ilk kaynaştıkları Kordon'a, aldı birkaç bira daha. Maziyi yad ederek içmeye başladı. İçtikçe içti, durmadı içti. Aslında ikisi de biliyordu bir daha ikisi de asla aynı olamayacaklardı ve bu iş de esasen yürümeyecekti. Öyle de oldu, o gece Hayrullah zil zurna yurda gitti. Kafası iyi bir şekilde tam arayacakken bir SMS geldi. Açtı okumaya başladı. "Bir gün böyle olacağını biliyordum, geçmişin böyle zarar vereceğini biliyordum. Senin nasıl bir insan olduğunu da gayet iyi bildiğimden bunun bize acı çektireceğini de biliyordum. Senin hiçbir suçun yok aslında şu an için benim de yok ama geçmiş... Geçmişte ben bazı boklar yedim, bu gelecekte de yapacağım anlamına gelmiyor. Eğer bunu sen de aynı şekilde düşünebiliyorsan yarın gel yanıma, bu gece hiçbir şey deme. Sus ve uyu. Yarın geleceksen gel bana, yoksa sonsuza kadar görmeyelim birbirimizi. Bir daha hiç çıkma karşıma." yazıyordu mesajda. Hayrullah ; Gavatlık-Medenilik ve Delikanlılık bağlamında ince bir noktada sıkışmış kalmıştı. Seviyordu, aşıktı. Geçmişinde yaşadıkları yüzünden vazgeçemezdi ama delikanlılık vardı serde ve bunu da yediremiyordu kendine. "Ulan ben dokunmaya bile kıyamazken millet..." diye düşünüyor, yutkunuyor. Efkarlı efkarlı çekiyordu sigarasından. O gece düşünmek istemedi zaten alkolden mecali de kalmamıştı. Yattı uyudu. Sabah uyandı, pek fazla düşünmedi. Çünkü kabullense bile başka bir gün aklına gelecek bu yaşadıkları ve durduk yere bunu bahane ederek sataşıp, sevdiğinin kalbini kıracaktı. Biliyordu. Bunları anlatan bir not yazdı ve kızın yanına gitti. Notu verdi, iki yanağından öptü ve "Hoşçakal" diyerek uzaklaştı. Bir aşk daha mutsuz sonla bitmiş, geçmişte bilinçsizce yapılmış saçma davranışların cezası gelecekte yine acıdan başka bir şey getirmemişti...
Wake up and face me, don't play dead cause maybe
Someday I'll walk away and say, you disappoint me,
Maybe you'are better off this way...